Hz. Ebû Bekir’in de Müslüman olmasıyla iman ve İslam’a gizli davet daha da hız kazandı. İslam’a girme bahtiyarlığına erenler, yakınları ve akrabalarıyla da bu bahtiyarlığı paylaşmak istiyorlardı. Onları şirkin ızdırabından, Câhiliyyetin çirkin ahlâkından kurtarmak için çırpınıyorlardı. Bu konuda da Hz. Ebû Bekir’in önde olduğunu görüyoruz. Onun vasıtasıyla gizli davet devresinde İslam’la şereflenenlerden birkaçı şunlardır: Osman b. Affan, Zübeyr b. Avvam, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebî Vakkas, Talha b. Ubeydullah (R. Anhüm)[1] Bu beş sahabe de, sonraları cennetle müjdelenen on sahabe arasında yer alacaklardır. Müslüman erkekler listesine yeni yeni isimler…
Read MoreKategori: Siyer-i Nebi
Hz. Ali’nin Müslüman Oluşu
Hz. Hatice’nin tereddütsüz iman edip Müslüman olması, Resûl-i Ekrem Efendimizi son derece memnun ettiği gibi, şevkini de artırdı. Artık yeryüzünde davasını tasdik ve kabul eden biri vardı. Peygamber Efendimizin İslam’a davet ettiği ikinci insan, yine en yakınlarından biri olan Hz. Ali idi. O, dört beş yaşından beri Efendimizin terbiyesi altında bulunuyordu ve o, eşsiz terbiyenin eseri olarak, akranlarına göre feraset ve ahlâk bakımından üstün bir seviyedeydi. Bir gün, Resûl-i Ekrem Efendimizi, Hz. Hatice’yle namaz kılarken gördü. Hayran hayran seyredip namaz bitince, “Nedir bu?” diye sordu. Resûl-i Ekrem, “Ey Ali! Bu,…
Read Moreİlk Müslüman Hz. Hatice
Kâinatın Efendisi Hz. Muhammed (a.s.m.), Hira’daki ulvî mazhariyetle İlâhî memuriyetini idrak etmiş ve kutsî risâlet vazifesini yüklenmişti. Ancak bu ağır ve büyük vazifenin icabları vardı, onları yerine getirmek lâzım geliyordu. Bunun ise, içinde bulunduğu cemiyette pek kolay olmayacağı da, kendisince muhakkak bilinen bir husustu. O anda Efendimiz tek başına bir tarafta, bütün dünya bir tarafta yer alıyordu. Ve o, umum dünyaya Allah’tan aldığı emirleri tebliğ edecekti. Elbette bu, basit bir hadise olarak görülemezdi. Allah Resûlü, dünyalar durdukça insanlığa nur ve şeref olan vazifesine nereden ve nasıl başlaması gerektiğini de çok…
Read Moreİlk Vahiy Tebliğ Ediliyor
Ramazan ayının 16 gecesi geride kalmıştı. Ve Ramazan’ın 17’si, Pazartesi gecesi idi. Nur dağı, derin ve manalı bir sessizliğe bürünmüştü. O civarda her şey de onunla birlikte sessiz ve sâkindi. Kim bilir, konuşulacakları dinlemek, söylenenleri adeta duyabilmek eşsiz mazhariyetine ermek için… Konuşacak olan ile dinleyene belki de hürmet için! Gecenin yarısı geçmiş idi ve zaman seher vaktine ayak basmıştı. Bülbüllerin ötmeye başladığı, güllerin bütün güzellikleriyle etrafa koku tebessümleri dağıttıkları ve Allah’ı zikredenlerin coşup sonsuz hazza eriştikleri müstesna vakit! Vahiy meleği Cebrail (a.s.), en güzel bir insan suretine bürünmüştü. Mis gibi…
Read MorePeygamberimiz’e Gaibden Ses Gelmeye Başlıyor
Kâinatın Efendisi, otuz sekiz yaşına girince gaibten bazı sesler duymaya ve bazı taraflarda birtakım ışıklar görmeye başladı. Bazen de kendilerine gaibten “Yâ Muhammed!” diye nidâ ediliyordu. Fakat Efendimiz, bu garip seslerin ve parlayıp geçen ışıkların ne demek istediklerine henüz o sırada tam manasıyla vâkıf değildi. Bununla beraber, bu hadiselerin manasız ve boşu boşuna cereyan etmediklerini biliyordu ve günlerini onları düşünmekle geçiriyordu. Zaman zaman da sadece muhterem zevcesi Hatice-i Kübra’ya bu sırları anlatır ve konuşurlardı. O anda yeryüzünde maddî hayatta tek teselli kaynağı Hz. Hatice validemiz de Resûl-i Ekrem Efendimizi bir…
Read MorePeygamberimizin Hz. Cüveyriye ile Evlenmesi
Hz. Cüveyriye, Benî Müstalık kabilesi reisi Hâris b. Ebî Dırar’ın kızı idi. Müreysi Gazâsı’nda alınan esirlerden biri de oydu. Kocası Müsafi b. Safvan, Peygamberimizin amansız düşmanlarından biriydi. Harpte öldürülünce, Hz. Cüveyriye dul kalmıştı. Esirler, mücahitler arasında bölüştürüldüğü zaman, Hz. Cüveyriye, Sâbit b. Kays ile amcası oğlunun hissesine düşmüştü.[1] Hz. Cüveyriye, Sâbit b. Kays’la anlaşmış, kesişme yapmıştı.[2]Tayin edilen fidyeyi ödediği takdirde hürriyetine kavuşacaktı. Fakat fidye ödeyecek imkânı yoktu. Bu sebeple Peygamber Efendimize müracaat etti ve fidye-i necatının ödenmesi hususunda yardım talebinde bulundu. Resûl-i Ekrem Efendimiz, ona, “Sana, bundan daha hayırlı olan…
Read MorePeygamberimizin hz. Zeynep bint-i Cahş’la Evlenmesi
Hicret’in 5. senesi Zilkade ayı Hz. Zeyneb bint-i Cahş, Resûl-i Ekrem Efendimizin halası Ümeyme bint-i Abdülmuttalib’in kızı idi. Daha önce Peygamber Efendimizin evlatlık edindiği Hz. Zeyd b. Hârise’yle evlenmişti. Bu evliliğin dünürlüğünü de bizzat Resûl-i Ekrem Efendimiz yapmıştı[1] Hz. Zeyneb ve ailesi böyle bir evliliği istemedikleri halde, sırf Peygamber Efendimizin ısrarı üzerine rıza göstermişlerdi.[2] Hz. Zeyd’in, Hz. Zeyneb’i Boşaması Hz. Zeyd, izzetli zevcesi Hz. Zeyneb’i kendisine mânen küfüv [denk] bulmuyordu. Bu durum, mânevî imtizaçsızlığa sebep oluyordu. Nitekim evliliklerinin birinci yılı henüz bitmişken, Hz. Zeyd, Peygamber Efendimize gelerek, “Yâ Resûlallah! Ben,…
Read More