Vahşî bin Harb’in Hz. Hamza’yı şehit edişinin üzerinden yıllar geçmişti… Geçen zaman içinde müşrikler günden güne zayıflamış, İslam ise güçlenmişti. Günler ilerledikçe, Vahşî, Hz. Hamza gibi bir İslam kahramanını katletmenin suçluluğunu ve ıstırabını daha fazla hisseder olmuştu. Nihayet Mekke Müslümanlar tarafından fethedildi. Vahşî hemen Tâif’e kaçtı… Bir müddet sonra bir Tâif heyeti, İslamiyet’i kabul etmek üzere Resûlullah’a gidiyordu. Vahşî böyle bir durumu öğrenince dünyalar başına yıkılacak gibi oldu. Demek artık buralar da İslamlaşıyordu… Vahşî korkuyordu. Hz. Muhammed’in (a.s.m.), amcasının katilini çok feci bir şekilde cezalandıracağına inanıyordu. “Acaba nereye gitsem?” diye…
Read MoreAy: Aralık 2017
Ubeyde bin Hâris (r.a.)
Ubeyde (r.a.) ilk Müslümanlardandır: Bedir’de şehit oldu. Yıllar sonra Resûlullah kabrinin yanından geçerken şöyle buyurmuştur: “Hissettiğiniz bu güzel koku, onun kabrinden yayılmaktadır.” Ubeyde (r.a.), İslamiyet’in ilk yıllarında Müslüman oldu, karşılaştığı bütün güçlüklere sabretti. Hicret emri çıktığında da yurdunu yuvasını bırakarak Medine’ye hicret etti. Bedir Savaşı’na iştirak eden bu bahtiyar mücahidin bütün arzusu “şehit olmak”tı. İki ordu karşılaştığında, müşriklerden Utbe, Şeybe ve Velid meydana çıkarak çarpışacak yiğit istediler. Karşılarına Ensar’dan üç kişi çıktı. Fakat onlar, “Biz sizi istemiyoruz. Abdülmuttâliboğullarından amcalarımızın oğullarıyla çarpışmak istiyoruz!” diyerek onları reddettiler. Bunun üzerine Peygamberimiz, “Kalk yâ…
Read MoreSelmân-ı Fârisî (r.a.)
Selmân, mecusiler arasında dünyaya gelmişti. Ateşe tapan insanlar arasında küçük bir çocuktu. Babası Büzahşan, İran’ın çiftlik ağalarındandı. Oğlunu çok sever, yanından ayırmaz, sanki kaçıp gidecekmiş gibi evden dışarı çıkarmaktan korkardı. Selmân yetişkinlik çağına girdiği sıralar, mecusilerin ibadet yerine gider, oranın fahrî bekçiliğini yapardı. Mukaddes sayılan ateşin sönmemesi için devamlı yakardı. Küçük Selmân’ın içinde sürüp giden bir boşluk, bir hasret, bir istek ve bir işaret vardı. Akşamları kızıllaşan ufka dalar, sabahları uzak bir işaret hülyasına bağlanmış gibi güneşin ışıltılarına dikkat kesilirdi. Sanki hep haber beklerdi. Babası bir gün Selmân’ı çiftliğe göndermişti.…
Read MoreSeleme bin Hişâm (r.a.)
Mekke ufuklarını aydınlatan hidayet nuru kalp ve gönüllere yansıyınca, en büyük insanlık olan İslamiyet’in şifa bahşeden berrak menbaına her geçen gün birkaç kişi daha yanaşıyor, o âb-ı hayata dalarak yudumluyor, ruhlarını paslandıran cehalet ve zulüm kirlerinden kurtularak gerçek ferah ve refaha kavuşuyorlardı. İnsanlık o sıralar o kadar zavallılaşmış ve gülünç bir hâle düşmüştü ki, görünüşte “insan” libasını giyinmişlerse de gerçekte hayvanları dahi iğrendirecek hareketlerde bulunuyor, her türlü aşağılıkları irtikap ediyorlardı. İşte onların bir kısmını şirkin ürkütücü pençesinden alıp İslamiyet’in munis ve şefkatli sinesine, merhametli kucağına teslim eden Yüce Resûl, insanlığın…
Read MoreSa’d bin Muâz (r.a.)
Sa’d bin Muâz (r.a.) kısa dünya hayatının sadece altı yılını Müslüman olarak geçirmesine rağmen, büyük hizmetlere vesile olan ve Peygamberimiz için, “Ensar içinde en sevgili olma” şerefini kazanan bahtiyar bir sahabidir. Hz. Sa’d, Evs kabilesinin Eşhel kolunun reisi olmakla birlikte, umumi manada Evs’in reisliği de onun üzerindeydi. Hz. Peygamber’in Medine’de İslam nurunu yaymak için Hicret’ten önce göndermiş olduğu Mus’ab bin Umeyr (r.a.) vasıtasıyla kalbinde kutsi İslam davası kökleşmiş ve ondan sonra da bütün Evs kabilesinin hidayetine vesile olmuştur. Mus’ab önce Hz. Sad’ın teyze oğlu olan Es’ad bin Zürâre’nin (r.a.) hanesine…
Read MoreMus’ab bin Umeyr (r.a.)
Resûlullah’ın (a.s.m.) haklarında, “Ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine tabi olursanız hidayete erişirsiniz.”[1]buyurdukları sahabilerin her biri bizler için ibret ve örneklerle dolu bir hayatın sahibidir. Her sahabiden alacağımız dersler vardır. Mus’ab bin Umeyr de (r.a.) bu mümtaz insanlardan biridir. Bu yıldız sahabi, İslam’ı kabul etmeden önce Mekke’nin en sevilen, genç ve itibarlı simalarından biriydi. Ailesinin göz bebeği olan Mus’ab, çok zengin, müreffeh ve gösterişli bir hayat yaşıyordu. Anne ve babası, bir dediğini iki etmiyordu. Böyle göz kamaştırıcı bir hayatın içindeyken, bir gün, Peygamber Efendimizin (a.s.m.) tebliğ ettiği dinden haberdar oldu. İçine bir…
Read MoreHamza bin Abdülmuttâlib (r.a.)
İslam’ın inkişafını hazmedemeyen Mekke müşrikleri, iman erlerini yıldırmak için her türlü tertibe başvuruyorlardı. Küfür bentlerini iman şelalesinin sarstığını seziyorlardı. En güvendikleri kimselerin hidayet kapısından girdiğini gördükçe daha da köpürüyorlardı. Allah’ın sevgili Nebisini bezdireceklerini sanıyorlardı. Onu adım adım takip ediyorlar, çeşitli baskı ve işkence metotlarını kullanıyorlardı. Peygamber Efendimiz, peygamberliğin altıncı senesinde bir gün Sâfâ Tepesi civarında bulunuyordu. Müşriklerin örümcek kafalıları, Peygamberimize çatmak için fırsat kolluyorlardı. Ebû Cehil, taraftarlarından Adiy bin Hamrâ ve İbnü’l-Asdâ’yı peşine takarak Peygamberimizin karşısına dikildi. Peygamberimize hakaret dolu sözler söylemeye başladılar. Ağızlarından çıkanı kulakları duymuyordu. Bununla kalmayarak, Peygamberimizin…
Read More