Ebu Süfyan’ın Mekke’de doğduğu bilinmekle birlikte, tarihi kesin olarak belli değildir. Ancak Peygamber Efendimiz (sav) ile süt-kardeş olması ve Halime tarafından emzirilmiş olmasından ötürü, 570’li yıllarda doğmuş olma ihtimali yüksektir. Kaynaklarda Peygamber Efendimiz ile yaşıt olduğunun geçiyor olması, 571 veya buna çok yakın bir tarihte doğmuş olabileceğini akla getirmektedir. Bazı kaynaklarda adı Muğire olarak geçmesine karşılık, Muğire’nin kendisi değil, kardeşinin adı olduğu belirtilmiştir. Peygamber Efendimizin (asm) amcası Haris’in oğludur. Halime, Peygamber Efendimiz ile birlikte onu da emzirdiğinden süt-kardeş olmuşlardır. Çocukluğu ve gençliği yaşıtı olduğu Peygamber Efendimiz ile birlikte geçmiştir. Peygamber…
Read MoreAy: Aralık 2017
Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.)
Mekke ufuklarında İslam güneşinin doğmasının üzerinden seneler geçmişti… Komşu şehir Medine, gelen hidayet haberleriyle dalgalanıyordu. Ruh ve kalplerini bu nurlu güneşin ziyasıyla aydınlatmak isteyen Medineliler, Mekke yollarına düşüyorlardı. Peygamber de (a.s.m.) onları emin bir yerde karşılamak için Mekke dışına çıkıyordu. Zira Mekke, müşriklerin inananlara olan zulüm ve işkenceleriyle kaynıyordu. Gelen heyetlerle Mekke dışında, Akabe’de görüşülüyordu. Bu sebepten, bu görüşmeler tarihe “Akabe Biatları” olarak geçmiştir. İkinci Akabe Biatı’nda bulunup Peygamber’e (a.s.m.) biat edenler arasında, “Ebû Eyyûb el-Ensârî” diye anılan Hz. Hâlid bin Zeyd de vardı. Hz. Hâlid, Medine’nin ileri gelen iki…
Read MoreDımâd bin Sa’lebe (r.a.)
Mekke için için kaynıyordu. Her sokak başı, her ev, her kervan hep ondan bahsediyordu. Muhammed’den (a.s.m.), onun getirdiği davadan söz ediyordu… Bazıları onu dinlediği bir sokak başında kalbinden vurulmuşcasına sarsılıp davasına teslim oluyor, bazıları kin ve inadında daha da ileri gidiyordu. Hidayete yol bulanlar onun etrafında toplanıyordu. Daire günden güne genişliyordu. Müşriklerin azılıları ise bu gidişten endişeleniyor, şirkin yıkılışına seyirci kalamayacaklarını anlıyorlardı. Kendilerini atalarının putlarından uzaklaştıran, yeni bir din ile mükellef kılan bu zatın önüne nasıl geçilecekti? İşin şakaya gelir yanı yoktu. “Bu iş devam etmez, biter.” diyenler hep aldanıyordu;…
Read MoreCâfer bin Ebî Tâlib (r.a.)
Peygamberimiz tebliğ vazifesi yanında ibadetlerini de müşriklerden gizli yapıyordu. Bu sebeple İslamiyet’in ibadet tarzı pek bilinmiyordu. Bir gün Resûlullah (a.s.m.), Hz. Ali’yle beraber namaz kılarken kardeşi Câfer bunu gördü. Merak etti. Daha sonra Hz. Ali’yi buldu ve yaptıkları hareketin ne olduğunu sordu. Hz. Ali de bunun Cenâb-ı Hakk’a karşı yapılan bir ibadet olduğunu söyledi. İslamiyet hakkında açıklamada bulundu. Bu sözler Câfer’in çok hoşuna gitti ve hemen oracıkta Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldu. Müslümanlar bu sıralarda hem sayıca az, hem de zayıftılar. Bu sebeple diğer Müslümanlar gibi, Hz. Câfer de müşriklerin…
Read MoreEnes bin Mâlik (r.a.)
O gün Medine, Kâinatın Efendisi’ni karşılamaya hazırlanıyordu. Yedisinden yetmişine herkes sokaklara dökülmüştü. O zamana kadar görülmemiş bir sevinç ve heyecan dalgası her tarafı kaplamıştı. Medinelilerden bir grup, misafirlerini şehrin dışında bekliyordu. Çocuklar neşe içinde koşuşuyor, yaşlılar heyecanla söyleşiyordu. Herkes Mekke’den gelecek olan aziz misafiri sabırsızlıkla bekliyordu. Hz. Peygamber (a.s.m.) ufukta görününce, hemen birkaç çocuk şehirdekilere müjdeyi vermek için koşturuldu. Bunları arasında sekiz-dokuz yaşlarında, sevimli bir çocuk olan Enes de vardı. Enes’in annesi, Birinci Akabe Biatı’nda Müslüman olmuştu. Kocası Mâlik, Hicret’ten evvel vefat etmişti. “Ümmü Süleym” ismindeki bu hanıma, Medineli zenginlerden,…
Read MoreBilâl-i Habeşî (r.a.)
Bilâl, Habeşistanlı bir köleydi. Ümeyye bin Halefin kölesi… Bilal’in yüksek ruhu bir hakikat arıyordu. Aradığı, İslam nurundan başka bir şey değildi. Peygamber Efendimiz, İslam dinini yaymaya başlayınca Bilâl-i Habeşî bu kutsi kervanın ilkler halkasında yer almakta gecikmedi. Ruhunun ezelî ihtiyacını İslamiyet’le giderdi. Efendisinin işlerini aksatmamak üzere zaman zaman Resûlullah’a gider, mübarek sohbetini dinlerdi. Efendisi Ümeyye bin Halef, İslamiyet’e şiddetle karşıydı. Bilâl’in Müslüman olmasını kesinlikle kabul etmezdi. Bilâl’in İslam’a girdiğini duyunca çılgına döndü. Yeni girdiği dinden caydırmak için her türlü baskıya başvurdu. Akıl almaz işkenceler tatbik etti. Ellerini ayaklarını bağlayarak kızgın…
Read MoreAbbas bin Abdülmuttâlib (r.a.)
İslamiyet’ten önce de Kâbe’ye hizmet kutsi bir vazife kabul edilirdi. Bu mukaddes vazifeyi Kureyş’in asil ailelerinden olan Hz. Abbas’ın ailesi yerine getirirdi. Kâbe’yi tamir eder, ziyaret edenlere su dağıtırlardı. Kâbe’ye hizmet, bu ailenin bir geleneğiydi. Hz. Abbas henüz çocuktu. Bir gün kayboldu. Annesi her tarafı aradı, fakat bir türlü onu bulamadı. “Eğer Abbas’ımı bulursam, Kâbe’yi ipek kumaşla süsleyeceğim!” diye adakta bulundu. Sonunda Abbas çıkageldi. Annesi de sözünü yerine getirdi. Böylece Kâbe, ipek kumaşla tarihte ilk defa Hz. Abbas’ın annesi tarafından örtülmüş oldu. Ailesinin bu güzel âdetine sahip çıkan Hz. Abbas,…
Read More