Selmân, mecusiler arasında dünyaya gelmişti. Ateşe tapan insanlar arasında küçük bir çocuktu. Babası Büzahşan, İran’ın çiftlik ağalarındandı. Oğlunu çok sever, yanından ayırmaz, sanki kaçıp gidecekmiş gibi evden dışarı çıkarmaktan korkardı. Selmân yetişkinlik çağına girdiği sıralar, mecusilerin ibadet yerine gider, oranın fahrî bekçiliğini yapardı. Mukaddes sayılan ateşin sönmemesi için devamlı yakardı. Küçük Selmân’ın içinde sürüp giden bir boşluk, bir hasret, bir istek ve bir işaret vardı. Akşamları kızıllaşan ufka dalar, sabahları uzak bir işaret hülyasına bağlanmış gibi güneşin ışıltılarına dikkat kesilirdi. Sanki hep haber beklerdi. Babası bir gün Selmân’ı çiftliğe göndermişti.…
Read More